30 Nisan 2011 Cumartesi

23 Nisan'da Nisa'nın doğum gününü üyelerimiz ile birlikte kutladık... İyi ki doğdun Nisa.





İşini yaparken, profosyonelliğine duygularını katabilen insanlar farklılıkları da yaşayabilirler...


Birçok eğitimde işiniz ile özel hayatınızı karıştırmayın gibi öneriler verilebilir, ancak ben ikisini keyifle birleştirebilen kişilerin daha mutlu olduğunu düşünürüm.
Biz de, Nisa'nın doğum gününü bir görüşme günümüzde gelen üyelerimiz ile birlikte kutladık.
Mutlu yıllar Nisa .....


www.evdecocukvar.com



SABAH ERKEN KALKAMIYORSANIZ, ÇOCUK BAKIMI İŞİNİ DÜŞÜNMEYİN...

15 yıla yakın, kurumsal bir firmada iş hayatının içinde oldum. Bu sırada da anne oldum. Önce okullar, sonra iş hayatı... Farkediyorum ki hep çalışmışım, bundan da hiç yorulmamışım. Eskilerin söylediği bir söz vardır: 'İşleyen demir paslanmaz.' diye. Bu söze yürekten inanıyorum. Hangi gün, işim olmasa ben daha çok yorluyorum. Ne zaman yoğun tempoda koşmaya başlarsam enerjim artıyor.
Şimdilerde, EvdeÇocukVar sayesinde birçok yeni kişi ile tanışmaya başladım. Bazısı ailesi, yada hayat koşulları yüzünden okuma fırsatı bulamamış, çok pişman.. Bu pişmanlığını da anlatıyor. İnsanımız aslında samimi, yada benim karşıma hep samimi olanlar çıkıyorlar. Biraz sorgulamadan dinlediğinizde tüm hayat hikayesini gözlerinizin önüne seriyorlar tüm samimiyetleri ile. Belki de bu görüşmeyi terapi gibi kabul ediyorlar. Çünkü onları karşılarında sorgulamadan dinleyen ama gerçekten dinleyen bir kişi olmaya çalışıyorum. Bu durumdan da şikayetçi değilim aslında, hem üyelerimi daha yakından tanımış oluyorum, hem de birçok kişiye önerilerde bulunma şansına sahip oluyorum.
Bazende bazı kişilere, siz bu işi yapmayın diyebiliyorum. Bu kadar net söyleyebilmemde önemli sebepler var tabiki. Çünkü ben de bir anneyim. Üstelik çalışan bir anneyim. Yıllarca çocuğumun okul öncesi yıllarında, işe ulaşabilmek için çok erken saatlerde yola çıktım. Genellikle İstanbul'da çalışan bir anne işe gidebilmek için 6.30 gibi yola çıkmayı göze alabiliyor, ancak bazı çocuk bakımı yaparım diyen kişilerin beklentileri bambaşka: 'Benim bir ailem var, önce onların kahvaltılarını hazırlarım, eşim kendisinden önce yola çıkmamı istemez, üstelik hava kararmadan saat 17.30 gibi işten çıkmam gerekir.' gibi açıklamalarla bizden iş bulmamızı isteyebiliyorlar. Üstelik bu kişilerin birçoğu da neden okuyamadım diye üzülen kişiler oluyor... Kişilerin beklentileri ve yaşam tercihlerine saygım var tabiki, ancak bir işe 'Ben bu işi yaparım, bu işten hayatımı kazanırım. ' diye girişiyorsanız. İşin gereklerini de bildiğinizi farzederim.
Üniversite mezunu, hayatının büyük bir bölümünde okumuş, çalışan anneler bugün İstanbul'da çoğunlukla 6.30 da evden çıkıyorlar ve akşam saat 20.00 sıralarında eve dönüyorlar. Haftasonları toplantıları olduğu zaman, ben haftasonu çalışamam diyemiyorlar. İşte bu şartlarda düşünebiliyor musunuz ki, bu anne, belirttiğim iş temposunda çalışırken çocuğunu emanet edeceği kişi zamanında gelemiyor. Malesef hiçbirimiz bu lükse sahip değiliz. Yaşamak yada daha iyi yaşamak istiyorsak, meslek olarak seçtiğimiz işin gereklerini olması gerektiği gibi yerine getirmek zorundayız.
Benim görüşmelerimde kişilere önerim şu oluyor: Çocuk bakmak ciddi bir iştir. Sorumluluk gerektirir. Fedakarlık gerektirir. Zamanlama gerektirir. Bu konuda kendine güvenmeyen kişi 'Ben çocuk bakarım.' diye yola çıkmamalıdır.
İşinin sorumluluklarını iyi bilen, merhametli, güvenilir kişilere her zaman kapımız da desteklerimiz de açık olacaktır.
EvdeÇocukVar
Aslıhan Erdoğu

19 Nisan 2011 Salı

OĞLUMA EN BÜYÜK ÖĞRETİM, HAYAL KURMAYI ÖĞRETMEK... ÇALIŞIYORUM...

Düşündüm, ve en çok buna zaman ayırdım.






Oğlumuza ileride mutlu olabileceği bir gelecek hazırlamak için çalışıyoruz. İyi okullara gitmesi, iyi bir eğitim alabilmesi, spor yapması, müzik ile uğraşması, oyun oynaması, daha birçok uğraşı... Her hafta sonu arkadaşlarının doğum gününe gidebilmek için zaman ayırıyoruz. Neden? Sosyal ilişkileri öğrensin, arkadaş kavramı olsun, yarın öbür gün büyüdüğünde teknik bilgilerin bir yere kadar işine yarayacağını görecek. Üzerine çıkabilmek için iletişim gücü, iş ve özel arkadaş ağı, bu ağı nasıl yönettiği önem kazanacak. Peki tüm bunları yaptı ama yine de istediği yerlere gelemiyorsa ne eksik dersiniz?..






Benim bulduğum eksiği paylaşmak isterim sizinle... HAYAL EDEBİLME GÜCÜ .... Biz çocukken, oyuncaklarımız yoktu. Bahçede, çamurdan tabaklar, pastalar yapar evcilik oynardık. Oyuncaklarımızı bile hayal etmemiz ve kendi imkanlarımız ile yapmamız gerekirdi. O dönemlerde nasıl da aktif bir çocukmuşum, sokaklardan topladığım renkli ince elektrik telleri ile kolye, bilezik, yüzük yapıp, küçük bir mendil üzerinde sokağın başında satmaya çalışırdım. Hem onları yapmayı hayal etmişim, hem de satarak para kazanabileceğimi düşünmüşüm. Televizyon en geç saat 20.00 da kapanırdı. Sadece haftasonları pazar sabahları çizgi film olurdu, biz de erkenden kalkıp uçan kaz, heidi, değiş tonton sevreder, eğlenirdik.



Ekmek üzerine yağ sürüp, biraz da tuz, fırlardık sokağa... Okulda tek tip önlük, tek tip beslenme çantamız vardı. Unutmuyorum, o dönemlerde çok yakın bir arkadaşımın yurtdışındaki teyzesi O'na değişik renk ve şekillerde okul malzemeleri getirirdi, kalemler, silgiler, beslenme çantası... Özenerek bakardık, merak edip, incelerdik. Ben de çantamı, kalemimi değişik hale getirebilmek için kendi süslemelerim ile yeni alternatifler oluştururdum.



Artık gerekmiyor. Eve varmadan önce benim de keyifle gezdiğim kırtasiyemizde sınırsız alternetif var. Bir iki alma, nereye kadar? Sonunda alıyorsunuz çocuğunuza... Artık sınırsız çizgi film, sınırsız kıyafet, sınırsız alternetifte imkan var sunabildiğimiz yada sunamadığımız ama sorun sunulup sunulmaması değil aslında... Çocuklarımızın hayalleri sınırlanıyor. Artık küçük hayaller ile geleceklerini süsleyemiyorlar. Onlara düşen iş daha zor... Daha büyük farklı hayaller kurabilmeleri gerekiyor. Artık öyle filmler izliyorlar ki, uzay, olağanüstü güçler, sınırsız yaşam artık hayaller bile zorlaştı. Teknoloji hayalleri o kadar ileri itti ki, küçük çamurdan bir tabak yapmak, benim çocuğuma bir hayali gerçekleştirmek gibi gelmeyecek. Ancak hayalsiz bir dünyada başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Tek tip, benzer eğitimleri almış, benzer donanımda bir çok çocuk yarın genç ve yetişkin olacak. Benim çocuğum da bunlardan biri... Peki şu dönemde bile fark yaratabilmek bu kadar zorlaşmışken, çocuklarımız nasıl fark yaratabilecekler... Eğer yaratamazlarsa inanın bana sınavlarda en yüksek dereceyi yapması, en iyi üniversitelerde okuması bir işe yaramayacak... Bu şekilde çok çocuk var...






O yüzden ben oğluma önce basitten de başlasak, hayal kurmayı öğretmeye çalışıyorum. Kendi hayallerimi, bu hayallere ulaşmak için nasıl kararlı olduğumu, nasıl hedefler belirleyip, nasıl programlar yaptığımı göstermeye çalışıyorum.






Ama yapmamam gereken şey oğluma bir de hayal yaratmak.. Çünkü bir başkasının hayali hiçbir zaman O'nu bir yere getirmeyecek. Hayalin hayal olabilmesi için size ait olması gerekiyor.






Hayalinizi tutabilmelisiniz, gözünüzün önünde görebilmelisiniz. Dokunamadığınız bir hayali gerçekleştirmeniz de zor olur. Eğer dokunabilmek anlamlı gelmiyorsa, nasıl olacak diye düşünüyorsanız. Bir önerim, hayallerinizi yazmanız veya resminiz çizmeniz olabilir. Aynı yöntemleri çocuğunuz için de uygulamaya çalışmalısınız.






Hayalleri dolu dizgin koşan mutlu çocuklar için...

www.evdecocukvar.com

Aslıhan Erdoğu






16 Nisan 2011 Cumartesi

EN İYİ, İYİNİN DÜŞMANIDIR... KAİZEN...

En iyi, iyinin düşmanıdır... Kaizen... Çocuğunuzun gelişimi için O'na zaman verin. Küçük adımları bir gün büyük kazanımlara dönecektir... Küçük adımları, ama sürekli ve ileriye doğru... Hedeflerini belirlemesine yardımcı olun, ileriye bakmasına destek olun. Hep ileri.... Hergün biraz daha iyiye doğru giden macera... Hayatımız... Aslıhan Erdoğu

www.evdecocukvar.com

PARİS'İN NESİ ?....

Bugün bir üyemizden aldığım telefonda adresi defalarca kodlayarak yazdırabildikten sonra aklıma yıllar önce yaşadığım harf kodlama ile ilgili bir telefon konuşmam geldi. Gülmeye başladım. Hatta telefon konuşmasında da gülüyordum ve ilahi güldürdünüz beni diye konuşunca karşımdaki kişi de bir anda rahatladı ve aslında bir hata yapmadığını anladı ve mutlu oldu. Hani bazen biz de çok basit şeyleri anlayamayabiliriz. Ve kendimizi çok kötü hissederiz. Karşımızdaki kişilerin hakkımızda ne düşündüğünü düşünür ve üzülürüz. O zamanlarda herkesin zaman zaman zor durumlarda kaldığını hatırlayalım. Ben kendi adıma bu konuyu aştığımı düşünüyorum. Anlamadığım zaman, anlamış gibi görünüp konuyu geçiştirmek yerine. Açıkça, karşımdaki kişinin hakkımda ne düşünüldüğünü dikkate almadan, 'Ben bu konuyu anlamadım, lütfen biraz daha açıklar mısınız?' diyebiliyorum. Ancak herkesin bu rahatlığa ulaşamadığını bildiğim için artık aynı kolaylığı karşımdaki kişilere de iletebilmek istiyorum. Ve yaşanan zor durumları şaka ile karışık gülünç bir duruma getirmeye çalışıyorum. Bu tip durumlarda ne dediğinizden çok, nasıl söylediğiniz çok önemli. Siz de sesinizi, tonlamanızı iyi yöneterek denemelisiniz. Tavsiye ederim. Yıllarrr önce.... Ben uluslararası bir firmada kurumsal müşterilerden sorumlu satış sorumlusu olarak çalışıyorum. Çok saygıdeğer bir müşterimdeki bilgi işlem sorumlusu ile 1 yıla yakın bir süredir takip ettiğimiz bir proje var. Yüksek değerli bir proje. Bu projeyi alınca hem şirket içinde başarımı gösterebileceğim, hem de hedefimi yapacağım için iyi bir de maaş alabileceğim. O dönemlerde her iki durum da benim için çok önemli. Hani derler ya canla başla çalışıyorum. Müşteri her zaman haklıdır... Ben de o şekilde her konuyu maksimum bir anlayışla dinliyorum ve herseferinde tekrardan çalışıyorum. Yeni alternatifler hazırlıyorum, onaylar alıyorum ve bu durum uzun süre devam ediyor. Proje büyük, çalışmadan olmaz.... Bir gün müşterimizdeki satın alma bölümden bir çalışan beni aradı ve ürünlerin açık isimlerini istedi. Ben de ürünlerin isimlerini kodluyorum telefonda. Bir ürün için 'h' ve 'p' harflerini kodlamak gerekiyordu. Ben de telefonda Hatay'ın H'si, Paris'in 'P' si dedim. Karşından gelen bir ses .... 'Paris'in nesiiii ...? ' diye sordu. Ben gülümsememi tutmaya çalışırken bir daha tekrar ettim. Paris'in 'P' si diye. Arkadan telefonu zor kapadım ve sesli bir şekilde Paris'in Eyfel Kulesi diye gülmeye başladım. Bazen de gülmek gerekir, çalışma hayatı bu gülmeceler de olmasa zor geçerdi herhalde... Telefonun arkasındaki kişiye bende böyle bir anı bıraktığı için çok teşekkür ederim.




Aslıhan Erdoğu

EVDEÇOCUKVAR 1669 NOLU ÜYEMİZ İLE DAHA YAKINDAN...



Bazı insanlar konuşurken değer kazanırlar, herbir kullandığı kelimede biraz daha + eklersiniz fikirlerinize. Önce form doldurmuştu kısaca üyemiz, ancak benim için form bilgileri yeterli olmuyor tek başına. Evet, tecrübeler yazıyor, kimlik bilgileri de, kişiyi resminden tanıyorum bir miktar yada karşımda görüyorum yüz yüze. İlk sorum geliyor sonrasında… ‘Bana hayat hikayenizi anlatır mısınız? ‘ Aslında ilk etapta anlayamıyorlar, utangaç küçük bir gülümseme geliyor arkasından… Bir anda yıllar geçiyor gözlerinin önünden ve başlıyor hikayemiz.. Bazen doğduğumuz yerden, bazen de evlendiğimiz yıllardan…


AE(Aslıhan Erdoğu): Bana biraz kendinizden ve ailenizden bahseder misiniz?


FM(EvdeÇocukVar 1669 nolu üye): Ben çocukları çok seviyorum. Kendi çocuklarıma da çok özen gösteren bir anneyim. O yüzdendir sanırım, oğlum liseyi Karabük’de okudu ve ODTÜ ‘ye Karabük 1. si olarak girdi. Sınavdan once burs ile 3 senedir gittiği bir dersane vardı. Tam son sene, deneme sınavlarında çok iyi puanlar almaya başlayınca, diğer bir dersanenin öğretmenleri sanki kız istemeye gelir gibi kitap, karanfi ve lokum ile evimize geldiler ve oğlumun onların dersanesine geçmesini istediler. Ancak oğlum daha önceki dersanesinin kendisinde emeğinin çok olduğunu ve o yüzden geçemeyeceğini söyledi. Neticede de Karabük’te sınav 1. si oldu. Çarşaf çarşaf resimleri asıldı dersane duvarına. Kızım da şu anda 16 yaşında ve anadolu lisesinde okuyor. Biz zengin bir aile değiliz, ancak çocuklarımıza ve okumaya çok önem veriyoruz. Çocuklarım da bizim için her zaman gurur kaynağı oldu. Ben kendimi geliştirmek için çok okudum, halen de okumayı çok severim. Çocuklarımın veli toplantılarında beni öğretmen zannederlerdi, keşke olsaydım. En çok istediğim meslektir. O yüzden de kendimi çocuk eğitimine adadım. 10 yılı aşkındır da çocuk bakıyorum. Zaten en uzun süre baktığım kızımı 7 yaşına kadar büyüttüm. Annesi bankacı ve halen görüşürüz.


AE: Bundan sonra çalışacağınız aile kamera kullanmak istiyoruz dese, bu duruma nasıl yaklaşırsınız?


FM: Benim hiçbir zaman böyle konularda çekincem olmadı. Kendime güveniyorum, siz de benim için bir aile bulursanız bilin ki, hep olumlu şeyler duyarsınız hakkımda. Üyemiz ile sohpetimiz uzun sürdü, kendisi Eyüp’te oturuyor. Ve Eyüp’ten tek vasıta ile gidebileceği her yere olumlu bakıyor. Bir çırpıda Aksaray, Şişli, Mecidiyeköy, Kemerburgaz, Taksim, Fatih olabilir dedi... Umarım karşılıklı anlaşabileceği bir aile ile tanışmasına sebep oluruz.






Aslıhan Erdoğu

EVDEÇOCUKVAR 1720 NOLU ÜYEMİZ İLE DAHA YAKINDAN...

Üyemiz annesi ile geldi. Konuşkan, güleryüzlü, samimi ve açık sözlü bir aile ile sohpet etmek güzel. Sadece bana hikayenizi anlatır mısınız?, demem yeterliydi. Tüm hayatını bir çırpıda, düşünmeden, çekinmeden anlatabilecek kadar kendine güvenen bir hanım... Aslıhan Erdoğu (AE): Hayat hikayenizi dinlemek isterim. FD (EvdeÇocukVar 1720 nolu üye):Aslıhan hanım, ben İstanbul Küçükyalı’da doğdum. Tüm çocukluğum bu bölgede geçti. Çocukluğumdan itibaren iyi bir eğitim aldım. İngilizce, matematik, mandolin birçok kursa gittim. Kadir Has Anadolu lisesi mezunuyum. Hatta dersaneye de devam ettim, ancak ilk yılımda istediğim bir bölümü kazanamadım. Sonrasında aileme destek olabilmek için işe girdim. Önce 4.5 yaşında bir kız çocuğuna baktım. Sabah 7.30’da işe gidiyordum, kahvaltı yaptırıp, öğlene kadar oyunlar oynayıp, öğle yemeğini yedirdikten sonra O’nu sıkıca giydiriyordum, elinden tutup dikkatlice 1 sokak ilerideki anaokuluna götürüyordum. Akşam üzeri de annesi işten çıkınca anaokulundan alıyordu. Daha sonra Bostancı’da bir anaokuluna başladım. 1.5 yaş çocuklara bakıyordum ancak o anaokulu bence o kadar yetersizdi ki, ben çocukların durumuna çok üzüldüğüm için işten çıktım. Sonra Suadiye’de başka bir anaokulunda 1 sene çalıştım. Bu anaokulunun sahibinin çok yakın bir akrabası çocuk gelişimi bölümünden mezun olunca, bir kişilik kadroları vardı ve eğitiminden dolayı diğer öğretmeni işe alınca ben ayrıldım. Daha sonra kendisini rahatlıkla referans verebileceğim bir çocuk doktorunun yanında sekreter olarak çalıştım. Ancak çocuklarla çok ilgilendim. Doktor bey aile ile görüşme yaparken çocuklarla ben ilgilenirdim. Burada tam 9 sene çalıştım. O sıralarda, Aydın üniversitesi İngilizce Türkçe çevirmenlik bölümünü kazandım. 1 sene hazırlık okudum. 2. sene okula giderken malesef talihsiz bir trafik kazası geçirdim ve uzun süre yürüme sorunu yaşadığım için okulu bırakmak zorunda kaldım. Şansızlık işte... Şimdi iyiyim, yeniden çocuklarla ilgilenmek istiyorum. 1 yaş üzeri çocuklarla içim rahat ilgilenir, eğitsel oyunlar oynar, yemek ve temel bakımını yapabilirim. 1 yaş öncesini tercih etmememin tek sebebi ben anne olmadığım için bir hata yapmak istemem. Çok dikkatli ve titiz bir insanım. Üyemiz ailesi ile birlikte yaşıyor. Bir abisi var. Babası emekli ve annesi de yıllarca çocuk bakıcılığı yapmış. Merdivenköy’de kendi evlerinde oturuyorlar. Kadıyköy, Acıbadem, Erenköy, Ataşehir bölgelerine rahatlıkla tek vasıta ile gidebiliyor. http://www.evdecocukvar.com/



Aslıhan Erdoğu

EN AÇIK SEÇİK, VE GERÇEK OLAN MUCİZE... ÇOCUĞUM

Çocuğu için, onun büyümesini, yürümesini görebilmek için, kariyerini bırakan anneleri anlayabiliyorum. Çoğu zaman iyi bir bakıcı bulamıyorlar. Birçok anne işini bırakmamak için 1 yıl içinde 9-10 bakıcı değiştirmek zorunda kalabiliyor. İşe devam ederken, ilk aylarda gece boyunca sayısız kez uyanıp, çocuğunu besliyor yada sorunlarını anlamaya çalışıyor. Ancak ertesi sabah işe gittiğinde kimse onun yeni anne olduğunu hatırlamıyor bile, akşam kaç kez uyandığı, hiçbir çalışanın aklına gelmiyor. Hatta daha da üzücü olan, henüz 2 sene önce anne olmuş ve aynı zorlukları yaşamış, diğer çalışma arkadaşları anlamıyorlar. Ya yaşanan zorluklar çabuk unutuluyor, yada herkes aynı sorunları yaşamalı diye düşünülüyor bilinç altından. Bilin ki, birçok çalışan anne, aynı olaylara maruz kalıyor. Geçen günlerde, oğlumun sınıf arkadaşının doğum gününde, anneler konuşurken örnek verildi; bir finans kuruluşunda hamile bayanlara yada yeni annelere sürekli gizli bir psikolojik baskı söz konusuymuş. Çoğunlukla hemcinslerinin etraftaki söylentileri... ' 2 sene önce ilk çocuğu olmamış mıydı?, Ne şimdi bu 2. yolda. Doğurmak için mi gelmiş buraya... ' gibi acımasızca, duygulardan arınmış ve çalışan kadının anne olmasını zorlaştırıcı iş hayatı, yazılı çizili olmayan bazı baskılar... Hatta bu sohpet yapılırken, aynı finans kuruluşunda çalışan bir bayan hemen oracıkta, gözlerimin önünde 'Tabiki canım bu kadar çok doğuracaksa işten ayrılsın o zaman, bak ben tek çocuk sahibiyim. ' gibi bir onaylama yaptı. Kulaklarıma inanamakla birlikte, bir doğumgünü ortamında fikir ayrılıkları oluşmasın diye sadece sessiz kaldım. Ama aslında sessiz kalmadım. Paylaşmak ve acımasız hemcinslerimize seslenmek istiyorum. Lütfen unutmayın, iş hayatı bizim ihtiyaçlarımızı karşıladığımız bir zaman periyodu... A. Maslow'un ihtiyaç teorisine göre, öncelikle yemek, içmek, barınmak gibi temel ihtiyaçlarımızı gidermek için para kazanıyoruz. Tabiki ileri aşamada olay psikolojik tatmin, ait olma, beğenilme, taktir edilme, kendini gerçekleştirme gibi üst seviye beklentilere çıkabiliyor. Ancak her ne olursa olsun, çocuk sahibi olmak aslında hayatımızda yaşadığımız EN AÇIK SEÇİK, VE GERÇEK OLAN MUCİZE... İş hayatı yaşamımızda önemli bir yer almaya başladığında, hırslarımızı dizginleyemediğinizi hissettiğimizde, annelik ve merhamet duygularımızı yitirdiğimizde: Birgün küçük bir ekonomik krizin 1 gün içinde işimize son verebileceğini, yada muhteşem bir iş hayatının birgün emeklikle sonuçlanacağını hatırlayalım. Bir zamanlar hepimizin bir parçası olduğumuz iş hayatı bizi de birkaç günde unutulmaya mahkum edecektir.






Aslıhan Erdoğu

EĞİTİMLİ BİR ANNE, BİR DADI...





Aslıhan Erdoğu (AE): Siz üniversite, bilgisayar programcılığı mezunusunuz. Nasıl oldu da profosyonel anlamda dadı olmaya karar verdiniz?



NG(EvdeÇocukVar 1699 nolu üye): Ben mezun olduktan sonra bankada çalışmaya başlamıştım. O kadar yoğun bir çalışma tempom vardı ki, bilirsiniz finans sektöründe iş gece 22.00 gibi biter. Hatta haftasonları da çalışıyordum. En son Bank Ekspres’ de çalışıyordum ve anne oldum. Birgün oğlum Bilgehan o kadar hasta oldu ki, biz 2 gün ve gece hastanede çok yoğun günler geçirdik. Oradaki halimi gören babam ’Yeter artık bu iş temposunda çalışmamalısın, bu şekilde hem kendini harap ediyorsun, hem de çocuklarının sana ihtiyacı var’ dedi. Çok etkilenmiştim ve 40 gün bile beklemeden bankadan ayrılmaya karar verdim. Hatta bu sebeple tazminatımı bile almamıştım. 2 oğlum Bilgehan ve Oğuzhan’ı büyüttüm. Anne ile büyümelerin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Ancak sonrasında çalışmaya geri dönmek istiyordum. Benim gibi çalışma hayatında olan anneleri düşünerek, profosyonel olarak dadı olmaya karar verdim. Ve ilk olarak dadı ve çocuk gelişimi eğitimimi tamamladım. Birçok psikolojik gelişim ve danışmanlık seminerine katıldım. Şu anda 5 yıldır dadılık yapıyorum. Çok da mutluyum. Ben balık burcuyum, hem duygusal hem de çocuk ruhluyumdur. Çocuklarla aram da oldukça iyidir.



AE: Biraz ailenizden bahsedebilir misiniz?



NG: Biz uzun yıllar Erenköy’de oturduk. Eşim hani eski İstanbul’lular derler ya ‘Cadde Çocuğu’. Ama ben kendi çocuklarımın orada rahat oynayamadıklarına karar verip, güvenlikli ve bahçeli bir siteye taşınma konusunda çok direttim. Sonunda Ataşehir’de bir siteye taşındık. Şimdi çocuklarım bahçede çok iyi vakit geçirebiliyorlar. İki oğlum da tenis oynuyorlar. Küçük oğlum Türkiye 2. si oldu. Eşim makina mühendisi ve özel bir şirkette satış müdürü olarak çalışıyor.



AE: Çocuk bakımındaki prensipleriniz nelerdir?



NG: Ben çocuk bakarken gerçekten onula ilgilenmek isterim. Çocuğu mama sandelyesine oturtup, önünde televizyonu açıp, ev işi yapmayı çocuk bakmak olarak görmüyorum. Çocukla sağlıklı vakit geçirmek, onun gelişimini destekleyecek oyunlar oynamak ve beslenmesine dikkat etmek benim önem verdiğim konulardır. Ancak beslenmesine dikkat etmek derken, inanın çocuk istemediğinde zorla yedirilen yemeğin de bir işe yaramadığını tecrübe ettim. Bazen sadece 10dk. beklemek bile yeterli olabiliyor. Çocuğun ihtiyacı olan zamanda ve keyifli bir şekilde yemek yemesinden yanayım.



AE: İş saatleriniz nasıldır? Bu konuda sınırlamalarınız var mıdır?



NG: Tabiki benim de bir ailem var. Ancak ben de çalışan bir kadın olduğum için annelerin durumunu çok iyi anlayabiliriyorum. Ve anne evden çıkmadan önce işe başlar, akşam da 19.00 a kadar çalışabilirim. Tabiki karşılıklı konuşma ve anlaşma da çok önemli. Üyemize sohpetinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Umarım anlaşabileceği bir aileye faydalı olmasında aracı olabiliriz.





Aslıhan Erdoğu

MOBBING BU MU?

Bugün üniversiteden yakın bir arkadaşım ve bir EvdeÇocukVar üyemiz ile sohpet ediyordum ki, son bir haftada yaşadıklarını benimle paylaşmak istedi. ‘Çocuk da yaparım, kariyer de’ diyen fedakar bir anne, donanımlı, tecrübeli çalışan bir iş kadını... Zaman zaman işi için ailesini, çocuğunu ihmal ettiği günler olmuş bir anne. Bu durumdan dolayı, vicdan azabı yaşasa da çalışan anne olmanın bedelini ödemiş yıllarca... Ancak bugün anlattıklarını tüylerim diken diken olarak dinledim. Bu kadar yılın, bunca emeğin sonu bu olamaz, olmamalı diye düşündüm... Hala da dinlediklerimin etkisindeyim. Bazı yaşanan olayları kaleme dökmek zordur, hislerini kaybeder, donuklaşır, basitleşir bazen. Gözyaşları görünmez yazılarda, renkler yoktur sayfalarda... Ama ben yine de örnek olması için yazmaya çalışacağım. Kimbilir kaç kadının, belki de kaç çalışanın başına geliyor böyle talihsiz olaylar... Arkadaşım 10 yılı aşkındır ismi bir hayli bilinen, sektöründe lider bir firmada çalışıyor, yada artık çalışıyordu ... Yıllarca emek vermiş, farklı görev ve sorumluluklarda bulunmuş ve oldukça güven gerektiren yüksek bütçeleri hiçbir hata yapmadan yönetmiş. Dürüst, çalışkan, işine ve firmasına sadık, pozitif enerjili bir çalışan... Son yıllarda firmasında değişen çalışma beklentileri ve yeni gelen üst yönetimin kendi ekibini desteklemesi ile süregelen bir dönemden sonra kendi yöneticisi de henüz 2 ay önce görev almış. Yöneticisi de sadece 2 gün içinde göreve atanmış, o pozisyon için açık bir işe alma prosedürü açılmadan. Sebebini anlayamadığı ve hatta bir sorun olup olmadığını birkaç kez yöneticisine sorduğu günlerde, bir süredir devam eden, yoğun yazılı ve sözlü baskılara, küçük düşürücü, onur kırıcı konuşmalara dayanamayarak yöneticisinden bir toplantı istemiş. Yıllar sonra varlığı ile bütünleşmiş şirketinden ayrılma fikri O’na çok zor da gelse gayet medeni bir şekilde; Arkadaşım : ‘Eğer benimle bundan sonraki dönemde çalışmak istemiyorsanız, hukuki haklarımı verin, ben uygun bir zamanda ayrılayım’ deme cesaretini göstermiş. Olması gerektiği gibi, ekibini koruyan, gözeten, çalışan performansını arttırma amacı ile odaklanmış, ekibini motive eden, bir yöneticeden beklenen; Neden?, Ailende mi bir sorun var? “ İş arkadaşlarınla mı bir sorun yaşadın? Belki biraz dinlenmeye ihtiyacın vardır? gibi bir yaklaşımda olması gerekirken, işten ayırma sürecini 1 gün içinde başlatmış. Ertesi gün arkadaşıma hukuki haklarını iletmiş ve Yöneticisi : ‘Eğer bu kadarını kabul etmezsen, İnsan Kaynakları seni işten atma prosedürüne başlayacak’ açıklaması yapmış. Hayretler içinde kalan arkadaşım; ‘ Bu kadar çabuk sonuçlanmasını beklemiyordum doğrusu, en azından iş aramam için gereken süreç için bana zaman verin’ diye açıklamalar yapmaya çalışırken: Yöneticisi: ‘Artık Pandoranın kutusu açıldı, sen ipi çektin. Geri dönüşü yok. ‘ demiş. Arkadaşım: ‘Peki o zaman ben yeni bir iş bulana kadar işime devam etmek istiyorum, biraz zamana ihtiyacım var’ demiş. Yöneticisi: Elindeki insan kaynakları müdürü tarafından yazılmış ilk uyarı mektubunu gösterip, ‘ Çalışanı atmak için sadece 2 ay yeterliymiş. Yeni insan kaynakları müdürümüz bu konuda çok tecrübeli, önceki şirketinde çok kişiyi işten çıkarmış. Her türlü hileyi biliyor. Sen bu süreci yönetemezsin. Bu süreyi uzatma lütfen, sana önerileni kabul et ve hemen çık.’ şeklinde gayet seri konuyu açıklamış. Eğer kabul edip, bu süreci bitirmezsen, ilk olarak asistanını senden alacağız. Sonrasında bütün işler senin üzerine yüklenince mutlaka hata yapacaksın. Bu döneme dayanamazsın. Bence kendini de, beni de üzme bu paketi kabul et ve hayatına devam et. Bak insanların başlarına daha neler geliyor. Allah daha başka dert vermesin diye bir de destek olmuş. Şu anda arkadaşım işinden ayrıldı. İlk konuşmanın yapılması ile paketin verilmesi toplam 4 gün sürmüş. Çünkü benim fedakar arkdaşım artık bu anlayışa sahip bir ekip ile hayatına devam edemeyeceğine karar vermiş ve konuyu uzatmama kararı almış. Sevgili Arkadaşım: Yazımı okuyorsan ben seni tanıyorum. Ne kadar çalışkan bir iş kadını olduğunu da biliyorum. Çok üzücü ve hakettmediğin bir görüşme yaşamışsın, ancak önümüzdeki dönemde tekrar ayaklanacağına ve hayatına devam edeceğine eminim. Daha nice bu tip psikolojik baskı ve haksızlık yaşayan çalışan arkadaşlarıma iyi şans ve iyi bir ekip diliyorum. Umarım ‘Mobbing’ konusunda daha adaletli bir döneme gireriz. Yazımda kişi, isim ve şirket adı kullanmadım. Tüm bu bilgiler bende gizli kalacak. Küçük bir arkadaş sohpetinde konuştuklarımızı arkadaşımın izni ile, ibret olması için paylaşıyorum.


Aslıhan Erdoğu

SEMPATİK, GÜLERYÜZLÜ, SPORTİF... (1281 nolu üye)


Güleryüzlü, sempatik, sportif.... Bazı insanların gözlerinin içi güler hani, bazen biraz muzip, biraz şakacı, biraz çocuk ruhlu olduğunu anlatır bize bakışlarında... İşte, eşi ile görüşmeye gelen üyemiz sevimli bakışları ile hemen kendini anlatmaya başladı. Biraz aile, biraz geçmiş zaman hakkında konuştuk. Bir süre üyemizi tanıdıktan sonra iş görüşmemiz başladı.

Aslıhan Erdoğu (AE): Kaç yıl çocuk bakımı yaptınız biraz iş tecrübelerinizden bahsedebilir misiniz.?

NE (EvdeÇocukVar 1281 nolu üyemiz) : Şu anda 3.5 aylıkken aldığım Göksu’m okula gidiyor, sadece cumartesi günleri annesi çalıştığı için bakmaya gidiyorum. Kızımın annesi psikolog ben ondan çok şey öğredim, kendimi geliştirdim. Daha önceleri 2 farklı kız çocuğuna daha baktım. Birini bebekten aldım, 1.5 sene baktım, sonra taşındılar. Diğer kızımı da 1 yaşında almıştım 2.5 yaşına kadar baktım, aile içinde de baktığım çocuklar ile birlikte toplamda 10 seneyi aşkın çocuk bakmışımdır, kendi çocuklarım dışında. Üniversite mezunu bir kızım var. Evli, şu anda çalışmıyor kendi çocuğunu büyütüyor. Oğlum da Kıbrıs ta işletmeci. Eşim şu anda emekli. AE: Peki, çocuklar çok aktiftir. Siz hiç yaşınız itibarı ile zorlanmıyor musunuz? Yada ailelerden bu sebepten dolayı karşılaştığınız olumsuz bir tercih oldu mu ? NE: Hayır, olmadı. Hatta son iş görüşmemde 14 kişi gelmişti. Anne benimle görüştükten sonra hemen bana karar verdi. Ben de merak ettim sonrasında sordum, ‘Neden beni tercih ettiniz? diye ‘. Beni çok güvenilir bulduğunu, bende bir ışık gördüğünü söyledi. İlişkimiz de 6 sene devam etti. Halen aramız çok iyidir. Üstelik siz benim yaşıma hiç bakmayın. Ben Karadeniz’liyim. Çok aktifimdir. Hala her sabah Burhanfelek’te erkenden kalkar yürüyüş yaparım , hocamız da var, bize spor yaptırıyor. Şu andaki kızımı cumartesileri parka çıkardığımda ben de onunla birlikte ip atlıyorum biliyor musunuz. Hem de 250 kere... Tabi her 50 kerede biraz ara veriyorum. Ama çok çocuk ruhlu bir insanım, o yüzden de çocuklarla iyi anlaşıyorum.

AE: Daha önce aileler ile hiç tartıştığınız yada anlaşamadığınız konular oldu mu?

NE: Aslında hiç olmadı. Ben anne ne derse öyle davranırım. Her sabah taze yoğurt mayalarım. Sebze çok pişiririm. Hatta önceki ailem ilk önce eve kamera koymuştu, ama ben kameradan hiç korkmam. Çünkü neysem oyum zaten. Sonra çıkarmışlar bile farkında değildim. Sadece kafam karıştığı zamanlar birkaç kez anne birşey söyleyip, anneanne farklı birşey söylediği zaman oluyordu. Sonra hallettik.

AE: Evde başka işler de yapar mısınız?

NE: Ben çocukla ilgilenirken iş yapmam ama, uyuduğu zaman çok güzel yemekler yaparım, ütü yaparım, evi toparlarım. Hatta çok uzun süre kız çocuğu baktım, onlara elbise bile dikerim. Biraz terziliğim de vardır. Güleryüzlü, spor ayakkabıları ile gelmiş üyemize çok teşekkür ediyorum. Umarım karşılıklı anlaşacağı bir ailemiz ile buluşacaktır.


Aslıhan Erdoğu

AÇIK SÖZLÜ, GÜVENLİ....(723 nolu üye)



Karşımdaki kişi ile konuşurken onları bir bütün olarak değerlendiririm. Bu durum sadece iş görüşmelerim için geçerli değidir. Arkadaşlarım ve ailem de bende her zaman bütün bir resim oluşturur. Sözler ve görüntüyü simgeleştirerek, aralarındaki bağları ve uyumu hissederim. Yıllarca satış pazarlama alanında tecrübe edinmek ve birçok farklı insan ile tanışmak, zaten içimde var olan kaynakları daha da besledi, geliştirdi. Sözler, hareketler, gözlerdeki ifadeler, hikayelerdeki uyum ve tutarlılık benim için herzaman önemlidir ve çok şey ifade eder. Tanıştığım, hele ki iş görüşmesi yaptışım kişilere bu gözlerle bakmayı öğrendim. Parlak bej rengi pardesüsü ile aynı renkte kenarları fırfırlı şemsiyesi çok uyumluydu. Bu şık uyumun içine kırmızı bisiklet yaka spor kazağı ve kot pantolonu da olayı yumuşatarak sportif bir tamlama oluşturmuştu. Kendine önem veren, özen gösteren insanlar genellikle yaptıkları işlere de özen verirler.


Aslıhan Erdoğu (AE): Sizi çok özenli bir bayan olarak gördüm. Bana özel ilgi alanlarınızdan bahsederek, sohbetimize başlamak isterim.


FD (Evdeçocukvar 723 nolu üye): Tabi, aslında bugün biraz rahatsızım ama yine de teşekkür ederim iltifatınıza. Ben boş zamanlarımda kolye dizayn etmekten hoşlanırım, eskiden bu işten para da kazanmıştım. Ancak iyi malzeme kullanmak istediğim için pazardaki çok düşük fiyatlar ile rekabet edemez duruma geldim. Ben de işimi iyi yapmak, kaliteli malzeme kullanmak isterim. Diğer şekli beni memnun etmiyor. O yüzden bu işten daha fazla para kazanamayacağıma karar verdim ve bıraktım. Şimdi hobi olarak yapıyorum. Bundan başka örgü örmekten, el işleri yapmaktan da çok keyif alıyorum.


AE: Aktif bir görüntünüz var, spor yapar mısınız?


FD: Aslında zaman buldukça yürümekten hoşlanırım ama spor musabakalarını seyretmekten de çok zevk alırım. Sabah erken saatlerde özel olarak uyanırım ve tenis maçlarını seyrederim. Ben takımımın maçlarını da hiç kaçırmam. İnanmayacaksınız ama, bir dakika size bir resmimi göstereyim. dedi ve cep telefonundan maç sırasında çekilmiş fotograflarını gösterdi bana. Gerçekten de başındaki bandanası ve takım kıyafetleri ile oldukça fanatik görünüyordu üyemiz. AE: Çocuğunuz var mı? Evet yetişkin bir kızım var. Üniversitede halkla ilişkiler okudu ve şu anda bir otelin müşteri hizmetlerinde çalışıyor. Bu sene düğünümüz var inşallah.


AE: Çocuk eğitimi ve bakımı ile ilgili bir eğitiminiz var mı, bu konudaki tecrübeleriniz nelerdir?


FD: Avrupa birliği ve Kadıköy Belediye’sinin düzenlediği ve 2 sene süren bir çocuk gelişim eğitimine katıldım. Hertürlü süreci ders programı dahilinde aldık. Neticede bana yurtdışında da geçerli olacak sertifikamı verdiler. Sonrasında çocuk bakımına başladım. 3 senedir aynı çocuğa bakıyorum. Aile de benden çok memnun, ancak artık oğlum büyüdü. Sanırım yeni bir yere geçmemin vakti geldi diye düşünüyorum.


AE: Bu uzun eğitim sürecinde neler öğrendiniz?


FD: Çok detaylı bir programdı: genel olarak, çocuk bakımı, yemek yedirme teknikleri, yıkama, oyun teknikleri, drama, logolarla yaratılacak oyunlar, ve hiç gerekmesin inşallah ilk yardım öğrendik.


AE: Çocuklara nasıl eğitim verirsiniz?


FD: Ben çocuk bakımı sırasında ciddi ve tutarlı davranmayı severim. Çocuklara asla bağırmam ama bakışlarımdan ve söyleyiş tonumdan neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretirim. Şu anda baktığım çocuğum hakkında aile ile birlikte pedagoga gitmiştik. Pedagog çocuğa nasıl davranıyoruz, analizi yaparken aile ile birlikte bana da sorular sormuştu. Neticede, aileye benim gibi davranmalarını önermişti. Bazen aileler çocuklarını az gördükleri için tüm kuralları iptal edebiliyorlar. Ancak bu durum çocuklarda doğru ve yanlışı karıştırmaya ve genellikle de çok şımarık çocuklar yetişmesine sebep oluyor. Üyemize sohbetinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Umarım beklentileri paralel bir aile ile tanışır ve yeni çocuklar yetiştirmeye devam eder.






Aslıhan Erdoğu

TİTİZ VE DİKKATLİ BİR EV HANIMI.... (1516 nolu üye)



Herkes iyi havalarda yola çıkar ama diğerlerinden farklı olmak istiyorsanız. Siz hiçkimsenin yola çıkmadığı bir gün iş arayacaksınız... Bugün de öyle bir gündü... Daha 2 gün önce günlük güneşlikken bir anda ısı 7-8 derece düştü ve yağmur başladı. Bahar ayları insanı böyle şaşırtıyor. Ne giysem, nasıl plan yapsam bilemiyorsunuz. Üyemiz ile karşılaştığımızda güler yüzlü, biraz heyecanlı konuşmaya başladık.


AE(Aslıhan Erdoğu): Biraz kendinizden bahseder misiniz? Evli misiniz? Çocuklarınız var mı?


AG(EvdeÇocukVar 1516 nolu üyemiz): Eski eşim avukat ve şimdi yeni bir ailesi var. Biz 1992’de görüş ayrılıkları ve hayat beklentilerimizin farklı olması sebebi ile anlaşarak ayrıldık, ancak halen dostça görüşebiliyoruz.. Yetişkin üniversite öğrencisi bir oğlumuz var. Oğlum Bursa Uludağ Üniversitesin’de İktisat okuyor, 3. Sınıfta. Haftasonları oğlumu ziyarete Bursa’ya gidiyorum. Haftaiçi de İstanbul’da annemden bize kalan evimizde erkek kardeşim ve ailesi ile birlikte yaşıyoruz.


AE(Aslıhan Erdoğu): Daha önce çalıştınız mı? Ne tip işler yaptınız? Çocuk bakımı tecrübeniz hakkında beni biraz aydınlatabilir misiniz?


AG: Evet tabiki, Lise yıllarımda Moda ‘ da oturuyorduk. Ailemin bir farfümeri, konfeksiyon dükkanı vardı. 11 sene kendi dükkanımızda ailem ile birlikte çalıştım. Daha sonra çocuk bakmaya başladım. Yine Acıbadem’de 2 erkek kardeşe 10 sene boyunca baktım. Önce abi Sarp ile başlamıştım. 10 aylıktı O’nu kucağıma aldığımda. Sonra Sarp büyüyünce işten ayrılacaktım ancak kardeşi Ufuk doğdu. Birlikte Ufuk’u da büyüttüm. Ancak çocuklar büyüdü ve ben de ayrıldım. Sonra bir diş hekiminin çocuğuna 10 aylık olana kadar baktım. Henüz anne hamileyken işe başlamıştım. Ancak Avrupa yakasına taşındıkları için ayrılmak zorunda kaldım. Bir ara da erkek kardeşimin ailesi ile yaşadığım için erkek yeğenime baktım. Kızı anneye çok düşkündü o yüzden ben pek baktım sayılmaz.


AE(Aslıhan Erdoğu): Peki sizi bir arkadaşınıza sorsam, sizin hakkınızda bana neler anlatırdı?


AG: Sanırım önce çok temiz olduğumu söylerdi. Ben sürekli ellerimi yıkarım. Mesela bir kaç titiz olduğum konuyu anlatayım size. Ellerime kolonya sürüp, yiyecekleri ellemem. Yumurtayı kırarken, herkes önce yumurtayı şöyle bir sudan geçirir. Halbuki bence öyle daha bulaşık hale geliyor. Ben önce kurudan bir tabak içine kırıp sonra ellerimi yıkarım. Yumurtanın sarısını ayırmak için kırık kabukları sağa sola sallamam. Bir kap içine direk kırıp, bir kaşık ile sarısını alırım. Biraz ilginç gelebilir ama yemek yaparken böyle titizliklerim vardır benim. Bir de çocukların yemeğe başlamadan önce ellerini yıkamasına önem veririm. Çöpleri ayırmada da dikkat ettiğim bir konu var. Eğer cam atmak zorunda kaldıysam poşetin üzerine ‘cam ‘ yazma gibi bir alışkanlığım vardır.


AE(Aslıhan Erdoğu): Bir ara kuş gribi vardı, o dönemlerden kalma titizlikler bende de var, özellikle yumurtaya karşı... Peki biraz da çocuklara karşı eğitim verirken nelere dikkat edersiniz onlardan bahsedelim?


AG: Ben çocuklara karşı da, genel olarak da çok sakin ve sabırlı bir insanım. Çocuklara çok fazla müdahale etmeyi sevmem. Önce izlemeyi tercih ederim. Örneğin 2 kardeş kendi aralarında tartışırken, bazı kişiler hemen müdale edip onları ayırmaya çalışır. Halbuki, eğer fiziksel zarar verici bir durum yoksa, ben çözümü kendilerinin bulmasını beklerim. Çoğunlukla da benim müdahaleme gerek kalmadan onlar anlaşırlar. Sabırla onlara bildiğim doğruları öğretmeye çalışırım. ‘Neyse buda böyle olsun demem’ pek.


AE(Aslıhan Erdoğu): Peki siz hafta için günlük iş arıyorum demiştiniz bana ancak kardeşiniz ile yaşadığınız için düşündüm. Belki yatılı da kalabilirsiniz? Bu konuyu hiç düşündünüz mü?


AG : Evet düşündüm aslında. Ancak şöyle olabilir. Ben haftasonları oğlumun yanına Bursa’ya gittiğim için eğer haftasonu izinli bir iş olursa, tabiki iyi bir ailenin yanında yatılı da kalabilirim. Bizim sohpetimiz daha uzun sürdü... Üyemize sohpet ve güleryüzünden ötürü çok teşekkür ediyorum.






Aslıhan Erdoğu

GÜLERYÜZLÜ BİR ANNE... (663 nolu üye)



Hani bazen insanlarla gözgöze geldiğinizde kendiliğinden sıcak bir gülümseme olur ya gözlerde... Arka planda ‘’sizinle tanışmak istiyorum, siz bana pozitif bir enerji verdiniz’’ demek isteriz aslında. İşte üyemizi ve kızını ilk gördüğümde bana o sıcak gülümseyen gözlerle bakan iki kişi vardı karşımda. Yağmurlu bir bahar günü herkes biraz ıslanmış, yorulmuş ama iyi niyetini, samimiyetini hiç kaybetmemiş... İlk tanışma zordur aslında. Karşınızdaki kişinin beklentilerini, kendi nizi nasıl anlatmanız gerektiğini pek bilemezsiniz. Bu durum sizi biraz gergin yapar, biraz tedirgin... Böyle durumlarda en iyisi aslında samimi olmak ve olduğunuz gibi görünmektir... Ben de hemen önce kendimi tanıttım. Neden üyemiz ile tanışmak istediğimi anlattım. Önce söze başlayıp, görünmez sınırları yumuşatınca işler kolaylaştı ve çaylarımızı yudumlarken sohpete başladık.




AE(Aslıhan Erdoğu): Bu sefer genelde en son sorduğum soruyu, ilk sormak istiyorum. Daha önce ne kadar süre ile çocuk baktınız, bana biraz iş tecrübelerinizden bahsedebilir misiniz?


AY (EvdeÇocukVar 663 nolu üyemiz): Ben öncelikle 3 kız çocuğu sahibiyim. Onları büyüttüm, yetiştirdim. Şimdi ikisi bekar, biri evli ve bir de torunum var. Aile dışında ilk olarak bir doktorun çocuğuna 3 sene baktım. Aldığımda 8 aylıktı, 4 yaşına kadar ben büyüttüm. Sonra kreşe başlayınca işten ayrıldım. Son yıllarda da bir maliyeci hanımın çocuğuna 11 aylıktan başlayarak 2.5 yaşına kadar baktım. Onlardan ayrılmak hiç istemezdim. Sanki bir aile gibi olmuştuk ancak hanımın tayini Alanya’ya çıkınca ayrılmak zorunda kaldık. Geçen günlerde bizi aradılar ve 2. çocukları olmuş. Alanya’ya gidip gidemeyeceğimi sordular ama ailemi bırakıp gidebilmem imkansızdı tabiki. Daha sonra yine tesadüfen bir başka maliyeci hanımın çocuğuna bakmaya başladım. 5 ay baktım, İstanbul'da avrupa yakasına taşınınca gidebilmem mümkün olmadı ve ayrılmak zorunda kaldık. Ben çocuklara sevgi ile bakarım ve aileler ile de aile gibi oluruz. Hep güzellikle işten ayrıldım o yüzden de herbir çalıştığım kişinin referansını sitenizde verdim.


AE: Peki sizin aile hayatınız nasıl başladı? Eşinizle nasıl tanıştınız, neredelerde oturdunuz?


AY: Ben aslen Sinop Boyabat’lıyım. Eşim ile görücü usulü ile tanıştık. 18 yaşındaydım. Evlendim ve hemen Kastamonu’nun köyüne yerleştik. O yıllarda köyümüzde elektrik bile yoktu. Elde çamaşır yıkar, gaz lambası yakardık. Çok gençtim. Eşim köyde ilkokul öğretmeniydi. Tek öğretmen aile bizdik, o yüzden müfettişler geldiğinde biz ağırlardık. Herşeyi kısa zamanda öğrenmek zorunda kaldım. Kızımı, çarşafla sırtıma başlar, misafirlerimiz için yemek yapardım. Şimdi bu anlattıklarım size çok uzak geliyor değil mi? Ama eskiden hayat zordu. Sonra eşimin İstanbul’a tayini çıktı, tam biz taşındık köyümüze elektrik geldi. AE: Siz çalışkan bir hanıma benziyorsunuz, başka işler de yaptınız mı? AY: Evet, nasıl anladınız? Ben bir dakika boş durmam, sürekli çalışırım. O yüzden de hiç kilo almam. Hamurişlerini çok iyi yaparım, bu yüzden bir ara 2 arkadaşım ile Salı ve Cuma günleri gözleme açtık. Ama genel olarak çocuk baktım diyebilirim.


AE: Anlattığınız kadarı ile 3 kızınız var, onlar şimdi neler yapıyorlar?


AY: Çocuklarımı büyüttüm, yetiştirdim. Bir annenin her zaman çocuklarının başında olması gerekir. Büyük kızım Sevgi, Diş kliniğinde muhasebeci. Ortancamız Özlem, evli ve bir de 12 yaşında torunum, Görkem’im var. En küçük kızım Neşe de üniversitede turizm okudu, şimdi özel bir anaokulunca yönetici olarak çalışıyor. Sohpet uzun sürdü... Ben, büyük kızı ile beni ziyarete gelen üyemize özellikle samimiyetinden dolayı çok teşekkür ediyorum.






Aslıhan Erdoğu

13 Nisan 2011 Çarşamba

FRANSIZ EKOLÜ İLE YETİŞMİŞ, ZARİF BİR HANIM... (1493 nolu üye)


EvdeÇocukVar sitesine her yeni üyemizin profil bilgilerini tek tek okurum. Bazı profiller için, aslında kendisini daha fazla tanıtmalı diye düşünürken, bazı profiller de fazlası ile ilgimi çeker ve özel olarak görüşmek isterim. Ben tam yeni bir üyemizin profili ile çok fazlası ile ilgilenirken, aynı üyemizden bir mesaj aldım. Bana özel e-postada ‘blog yazılarımı çok beğendiği ve kendisinin de bu yazılara renk katmak istediği’ yazılıydı. Üyemizden gelen bu davet beni fazlası ile memnun etti. Hiç ikiletmeden şahsen aradım ve randevu aldım. Evi bulma konusunda da pek zorlanmadım, çünkü... Üniversite yıllarımı Etiler ve Bebek’te geçirdim. O bölgenin benim için her zaman özel ve özlem dolu bir yeri vardır. Hemen hemen birçok sokağını da bilirim. En kolay tarif aldığım bölgelerden biridir. Nispeten alçak katlı eski İstanbul evlerini, geniş camlarını, yıllanmış çam ağaçlarının bahar kokusunu çok özlemişim doğrusu... Kıvrımlı yokuş sokakları geçtikten sonra 35 yıldır oturulan bir Etiler evine geldim. Beyaz ferforje demir parmaklıklar otomatik sesi ile açıldı. Sevimli küçük bir arka bahçe... Merdivenlerden 1 kat indim ve evin alt katında kapı açıktı. Ev sahibi gayet sportif, ince, zarif bir hanım... Güler yüzle beni karşıladı, kısa bir tanışmadan sonra salonun en rahat bölgesinde çaylarımızı yudumlarken, sohpetimize başladık.


AE(Aslıhan Erdoğu) : Sanırım son yıllarda bahsi geçen enerji konusu bu olsa gerek. Ben de profilinizi okumuştum ki, mutlaka görüşmeyi planlarken, sizden bir mesaj aldım. AÜ(EvdeÇocukVar 1493 nolu üyemiz) : Evet, ben de pozitif enerjiye ve çevreye verdiğiniz mesajın geri geldiğine inanıyorum doğrusu.

AE : Çok ince, sportif oldukça genç bir hanımsınız ama sitedeki kaydınızdan 2 çocuğunuzun olduğunu biliyorum. Üstelik büyük kızınız 18 yaşındaydı yanlış hatırlamıyorsam?

AÜ : Evet, 2 çocuğum var. Büyük kızım Dilara, üniversitede otel yöneticiliği okuyor. Küçük oğlum Ata da 9 yaşında 4. sınıfa devam ediyor. Ben çok erken evlendim dolayısı ile 21 yaşında anne olmuştum. Erken yola çıkan, çok yol alır derler ya...


AE : Peki nasıl oldu? Evlenmeye nasıl karar verdiniz? Şimdi Marmara üniversitesine devam ediyorsunuz, aradaki bağlantıyı kurmama yardımcı olur musunuz?

AÜ : Evet benim biraz ilginç bir hayatım var. Anlatmaya çalışayım kısaca… Babam Maden Mühendisi idi. Annem sınıf öğretmenliği yaptı ancak bizi büyütürken işi bırakmıştı. Biz 2 kardeşiz. Benim küçüğüm bir, erkek kardeşim var. O da yurtdışında finans okudu ve şu anda Türkiye’de özel bir işletmede üst düzey yönetici olarak çalışıyor. Okul hayatıma Özel Saint Benoît Fransız Lisesinde başladım. Orta okulu bitirdikten sonra İsviçre’de Ecole Valmont – Lozan kolejine başladım. 4 sene İsviçre’de yatılı bir kız okulunda okudum. Tam mezun olduğum yıl, arkadaşlar aracılığı ile eşim ile tanıştım. Hemen evlenmeye karar verdik. Evlenmemizin ilk yılında kızım doğdu. Tabiki benim üniversiteye devam etme planlarım bir anda suya düşmüştü. Babam ticaret yapıyordu, kendi aile şirketimiz vardı. Bu yüzden hızla iş hayatında buldum kendimi… Önce maden işletmeciği, ithalat, ihracat, mümessillik yaptım. Babamı kaybettikten sonra maden işleri bana çok uzak gelmeye başladı ve Bodrum’ a yerleşmeye karar verdim. 1.5 sene BOTAV, Bodrum’u tanıtma vakfında genel sekreterlik yaptım. 5 yıl kadar Bodrum’da yaşadık ancak kızım ilkokul çağına gelmişti ve Bodrum’da eğitim seçenekleri çok geniş değildi. O yüzden İstanbul’a geri döndük. Kızım biraz büyüyünce, iş hayatına devam etmeye karar verdim ve Havaş’da işe başladım. Fransızcam oldukça iyi olduğu için İsviçreli Genel Müdürünün özel sekreteri olarak çalıştım. O sıralarda Delcom’dan turizm işletmeciliği dersleri de aldım ve büyük bir otelin kurumsal satış müdürü olarak iş hayatıma devam ettim. Turizm beni o kadar cezbetmişti ki, çok yakın bir arkadaşım ile Nişantaşı’nda ortak bir turizm firması kurduk. Ancak ortaklık tahmin ettiğimiz gibi değildi. Çok yakın arkadaş olmakla, birlikte iş yapmak çok farklı şeyler… Malesef 2 yıl sonra işletmeyi kapatmaya karar verdik. Bu sıralarda, 2001’de oğlum Ata doğdu. Ben anaç bir anneyim, dolayısı ile yine çocuğumu büyütme telaşına düştüm. Bir yandan da kızım olgun bir genç kız olmuştu. Ve onların büyümeleri, sorunları, ihtiyaçları çok zamanımı aldı.


AE: Peki ama, konsolun üzerinde gördüğüm aile resminizden anladığım kadarı ile artık çocuklarınız büyümüş. Bundan sonraki planlarınız nedir? Tam bu soruyu sormuşken Ata okuldan geldi. Ve annesini öpmek için misafir salonuna gelmişti. Çok efendi, ağırbaşlı ve yakışıklı bir çocuk Ata... Bana ‘hoşgeldiniz’ dedi ve tokalaştık.

AÜ: Peki ,şimdiden sonra diyordunuz. Şimdiden sonra eskiden hızla yol alırken, yarım bıraktığım ve şimdi eksikliğini hissettiğim üniversite eğitimimi tamamlamaya karar verdim. Ve 2 sene önce üniversite sınavına girerek Marmara Üniversitesi Fransızca Öğretmenliği bölümünü kazandım. Şu anda hiçbir dersimi kaçırmıyorum. Büyük bir zevk... Oğlumu okula gönderiyorum ben de arkasından okula gidiyorum. Evde okul anılarımızı paylaşır olduk. Sınıf arkadaşlarım her ne kadar kızım yaşında da olsa, onlarla ve hocalarımla çok güzel ilişkilerim var. İlk hedefim üniversiteyi bitirmek. Ve sonra da planlarım devam edecek..


AE: Çok hırslı ve aktif bir hanımsınız belli. Ama daha neler düşünüyorsunuz merak ettim doğrusu…

AÜ : Dil Bilimi konusunda yüksek lisans yapacağım. Büyük ihtimalle yüksek lisansımı da İsviçre de yapmayı ve oğlumu da orada iyi bir yatılı okula vermeyi planlıyoruz.


AE: Peki sizde oradayken neden yatılı okul düşünüyorsunuz Ata için?

AÜ: İlk önce kulağa hoş gelmiyor biliyorum. Ama ben de yatılı okulda okudum ve yatılı okulun faydalarını çok iyi biliyorum. Siz çocuğunuzun yanındayken her nekadar ona sorumluluk vermeye çalışsanız da hiçbir zaman yatılı okulda kazanılan özgüven gibi bir güven verebilmeniz mümkün olmuyor. O yıllarda Ata ‘da 2 sene daha büyümüş olacak. Dolayısı ile artık yatılı okulda kalabilecek yaşta olduğunu düşünüyoruz.


AE :Peki bizim için önemli konuya geleyim. Siz bizim sitemize üyesiniz ve fransızca özel ders vermek istiyorsunuz, neden?

AÜ: Çok basit aslında, öncelikle sitenizi çok beğendim. Güvenilir ve özgün buldum. Ayrıca ben çalışmadan duramayan biriyim. Şu anda da derslerime devam etmek istediğim için full time bir işte çalışma imkanım yok. Ben de en iyi bildiğim işi yapayım dedim. Gençlere fransızca öğretmek...


ÇOCUK DA YAPARIM, KARİYER DE...

Hani şu günümüzün meşhur sözü. ''Çocuk da yaparım, Kariyer de... '' Gerçek mi, yoksa çalışan kadının avuntusu mu ne dersiniz? Ben tam anlamı ile katılmıyorum bu söze, gözlemlerim bana çok başka şeyler öğretti. Nice kariyer yapmış anneler gördüm, her gece en erken 8.30 da eve varınca, kalan 1 saat içinde ''hem yemek yer, hem çocuklarına, hem kendine, hem eşine ilgi ve zaman ayırır. '' Hafta sonları da şirket toplantıları, özel geziler, iş hayatında başarılı olabilmenin en önemli şartı, kişisel ağ geliştirmek extra... İşte bile konsantrasyonunuz birkaç konuya dağıldığında başarınız azalıyor. Focus olmak.. diyorum. Odaklanmak bir noktaya. O zaman odaklandığınız konuda çok başarılı oluyorsunuz. Ancak bugünün kariyer yapan kadını ne kadar yoğun bilemezsiniz. Sabahları çocuğundan önce yola çıkar, bakıcı erken gelmelidir ki, çocuğun okul kıyafetlerini giydirsin, hazırlasın. Sevgili bakıcılarımız uğurlarlar çocuklarımızı, güvenilir servis şoförlerimiz okula götürürler, başarılı öğretmenlerimiz öğretir herşeyi. Sonra okul dönüşü etüt ihtiyacımız olur. Ya dışarıda bir etüt merkezine götürülür çocuklarımız şoförle, yada bir özel öğretmen gelir okul sonrası eve... O sırada bakıcımız giydirir, yedirir, bakar çocuğumuza. Hayatımızın anlamı, hazır bekler bizi saat 8.30 da özlemle... Biz ise yorgun, düşünceli, bazen suçlu geliriz eve ve tüm günün açığını kapatmaya çalışırız kalan 1 saatimizde. Unutmayalım ki, iş bir araç, amaç olmamalı hiç bir zaman... Çocuğumuza kalan 1 saatlik zamanımızda da devrin meşhur sözü 'kaliteli zaman' açıklaması altında bu konudaki otoriteler şu konuya dikkat etmemizi söylüyorlar; Kaliteli zaman demek her zaman birlikte özel bir aktivite yapmak demek değildir; Kaliteli zaman çocuğunuza verdiğiniz önem, özen, saygı ve dikkattir... Basitçe O'nu dikkatlice dinleyebilmektir... ''Çocuğunuz size birşeyler anlatmaya çalışırken tüm dikkatinizi ona verin. O anda yaptığınız işe kısa bir süreliğine ara verin ve çocuğunuzun gözlerine bakarak onu dinleyin. Yönlendirmek için ‘Şimdi bana bugün okulda neler oldu anlat, sonra akşam yemeğimizi hazırlayacağım. ‘ mesajını vererek zaman planlamanızı da belirtebilirsiniz. Ona ait olan zamanı verin, sonra sizin işleriniz için çocuğunuz da size zaman tanıyacaktır. Önemli olan çocuğunuzun, anlattıklarının önemli olduğunu hissetmesiniz. Kendinizi onun yerine koyun ve düşünün sizin için o gün yaşadığınız önemli bir olayı anlatırken eşinizin gazete okumasını ister miydiniz?'' www.evdecocukvar.com

MÜCADELECİ BİR ANNE, BİR TÜRK KADINI... (1446 nolu üye)


Kapı açıldı ve içeriden sıcak peynirli poğaça kokusu geliyordu... Güleryüzlü, kibar bir hanım karşıladı beni... Misafir terliklerimi giydim ve salona doğru geçtim. Salonun bir duvarı içinde kitaplar, özel biblolar, hatıralar olan ceviz kaplama bir vitrin. Sevgi dolu bakışlarla çerçevelenmiş evlilik resmi ve büyüyen 2 genç kızın fotoğrafları... Biz ailemizi, anılarımızı paylaşırız salondaki vitrinimizden. Biz hiç tanımadığımız birini, henüz 30 dk önce bildirmiş bile olsa geleceğini taze pişmiş sıcak poğaça ile karşılarız. Biz salonumuzda basamaklı çiçekliğimize menekşelerimizi sıralarız rengarenk. Biz kapımıza gelen yabancıya güveniriz. Misafir ederiz, ailemizi hayatımızı paylaşırız sohpetlerimizde. Resimlerden birinde aile babasının omuzlarında taşıdığı davul ile çekilmiş güler yüzlü bir resmi var. Konuya bu resimden giriyoruz ve başlıyor karşılıklı tanışma serüvenimiz. Aile babası şu anda özel bir okulun servis şoförlüğünü yapıyor, emekli olduktan sonra ticari bir araç almış aile. Ama aynı zamanda halk oyunları öğretmeni. Ailenin 2 genç kızı var. Büyük kızı İpek, anaokulu öğretmeni, aynı zamanda açıköğretim sosyolojide okuyor. Küçük kızı Pınar, ise lise 3’te okuyor, ileride dış ticaret yada logistik alanında çalışmak istiyor. Önce kendimi tanıtıyorum, neden ziyarete geldiğimi açıklıyorum kısaca. Sonra, LS(EvdeÇocukVar 1446 nolu üyemiz) kendinden bahsetmeye başlıyor.

AE(Aslıhan Erdoğu): EvdeÇocukVar sitesini nasıl buldunuz ve üye oldunuz? LS(EvdeÇocukVar 1446 nolu üyemiz): İş başvurusu için internetten gazete ilanlarına göz atıyordum. Ben her zaman çocuk bakımı, sekreterlik, şoförlük ilanlarına bakarım. O sırada ilanınızı gördüm. Sitenize girdim. Biraz inceledikren sonra kaydolmaya karar verdim. Karşıma sizin çıkacağınızı düşünmemiştim. Ama tanışma mesajınız gelince, hemen kabul ettim. Bakalım hayırlısı... AE: Biraz kendinizden bahseder misiniz diye başlıyorum söze? LS: Ben lise yıllarımda Ataköy Lisesi Çocuk gelişimi bölümünde okuyordum. Okuldan 2 sınıf sonuda tasdikname alarak ayrıldım. Yıllar sonra Erenköy Zihnipaşa Pratik Kız sanat okulunu çocuk gelişimi ve çiçek yapımı kısmını bitirdim. Okulda 2. dönem staj yapmak gerekiyordu. Feneryolu’nda özel bir anaokulunda staja başladım. 3 yaş grubunda yardımcı öğretmen olarak çalıştım. Daha sonra aynı okul sahipleri Bahariye ‘ de bir etüt merkezi açtılar. Orada etütte çalışmaya başlamıştım ki, emekli bir ilkokul öğretmeni bana esas öğretmen olmadığımı vurgulayan gurur kırıcı bir cümle sarfetti. Ben de o hırsla, 6 dönemde biten Selçuk Kız Meslek lisesini 1.5 dönemde bitirdim, diplomamı aldım. Milli Eğitime diplomam verildi. Ardından asil öğretmen olarak görevime devam ettim. Toplam 9 yıl anaokulu öğretmenliği yaptım. O yıllarda evlendim. Akebinden 2 kızım ardarda doğdu. O sırada kısa bir süre işi bırakmak zorunda kaldım. Sonra çocuklarım biraz büyüyünce, çocuklarımın bakımında annemden de yardım alarak ve tekrar işe başlama kararı aldım. Çocuklarımın ilk yıllarında 10 parmak bilgisayarlı daktilo kursuna gitmiş, sertifika almıştım. Bir mali müşavirlik firmasında genel müdür sekreteri olarak işe başladım. 18 sene sürdü... Mali Müşavir emekli olmaya karar verince büro kapandı.

AE: Öyle akıcı ve güzel anlatıyorsunuz ki, soru sorarak sizi bölmek istemiyorum, ama internetten iş arama sırasında söylediğiniz bir cümle dikkatimi çekmişti sormak istiyorum. Neden şoförlük ilanlarına bakıyorsunuz, eşiniz için mi? LS: Hayır kendim için, şaşırdınız mı? Söylemiştim, eşim okul servisi çalıştırıyor. Ya hasta olsa ne olacak aracımızı kim çalıştıracak diye düşündüm. Geçen yıl hayat müşterek dedim. Gittim E sınıfı ehliyet aldım. SRC2 ve SRC4 servis şoförlüğü belgelerimi de aldım. Dünyanın binbir türlü hali var. AE: Şaşırtıyorsunuz beni, ben de Türk kadınının mücadeleci, savaşçı ruhunu çok severim. Kendim de hep öyle yaşadım, öyle de devam ediyorum. Ama siz de tuttuğunuzu bırakmamışsınız tebrik ederim doğrusu. AE: Peki çocuk bakımı ile ilgili ne düşünüyorsunuz, siz 2 kız çocuğu büyüttünüz, sizce çocuk gelişiminde nelere dikkat edilmeli ? LS: Anaokulu öğretmenliği yıllarımda da hep gözlemlemiştim. Aileler çocuklarına düşkünlüklerinin sınırını unutunca, onlara sorumluluk vermeyince, genellikle kendi işini yapamayan, hep yardım bekleyen, çocuklar yetişiyor. Halbuki biraz daha fazla sorumluluk verilmeli ve çocukların kendi işlerini yapmalarına fırsat tanınmalı. Bir de beni çok üzen ve rahatsız eden bir konu varki, annelerin sokakta, alışverişte çocuklarına karşı yüksek sesle bağırması ve hatta tokat atması. Ben şiddete hep karşı olmuşumdur. Tabiki zaman zaman ben de kızlarıma ceza, mahrumiyet verdim. Ama bunu hep sebep ve sonuçlarını açıklayarak yaptım. Sebebini açıklamadan ceza vermedim hiç. Üstelik, eğitimin evde verilmesini, sokakta verilen eğitimin uygulanmasını doğru buluyorum. AE: Sohpetiniz ve sıcak poğaça için öncelikle teşekkür ediyorum. Sizinle tanıştığıma memnun oldum. diyerek ayrılırken, üyemiz de arkamdan kızının staj ödevi için Kadıköy’e bilgisayarlarına program yükletmek için yola çıktı. www.evdecocukvar.com

EVDEÇOCUKVAR NEDEN VAR...?

Yaşadığınız bölgeye hizmet verebilecek çocuk bakıcısı, dadı, özel öğretmen, aupair, evcil hayvan bakan kişiler, hasta ve yaşlı bakımı yapabilecek kişiler, ev işleri çalışanlarının kişisel bilgilerine, deneyimlerine, eğitimlerine ve kontak bilgilerine kolayca erişim.


Uzun süreli bebek bakıcılarından, saatlik hizmet verebilecek abla ve abilere yada ev ödevlerinde yardımcı olabilecek özel ögretmenlere ulaşabilirsiniz.


Anadili İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Çince ve İspanyolca olan aupair bilgilerine ulaşabilir ve ihtiyacınız olan dönemlerde evinizde misafir edebilirsiniz. Bu sayede hem çocuğunuzun hem de sizin yabancı dilinizi geliştirme ve kendi ortamınızda farklı kültürleri tanıma şansına sahip olabilirsiniz.


Tüm bakıcı, öğretmen ve aupair’lerin profil bilgileri, referansları, kendilerine verilmiş oylama sonuçları, uygun olduğu zaman çizelgeleri, eğitim durumu ve varsa sertifika bilgilerini görebilirsiniz.


E-mail ile aynı gün müşteri destek merkezimizden destek alabilirsiniz.


İster, iletişim Garantsi ile seçtiğiniz kayıtları ulaşabilme garantisi dahilinde siz arayın.


İster, Eleman Sağlama Garantisi ile danışmanlık paketlerimizden faydalanın ve sizin için en uygun kişiyi biz araştıralım, iş görüşmenizi ofisimizde planlayalım. 6 ay boyunca da eleman değiştirme garantisi sağlayalım.