21 Ocak 2012 Cumartesi

KEŞKE DEMEMEK İÇİN HALA ZAMANINIZ VAR...

Çocuğunuzun boyundan görebiliyorsanız dünyayı, O'nun gözleriyle bakabiliyorsanız olaylara empati yapabiliyorsunuzdur. Tempolu hayatınızın sorunluluklarınızın yükünden sıyrılın ve çocuk dünyanıza yer açın. İleride 'KEŞKE...' dememek için.

18 Ocak 2012 Çarşamba

SİZ İŞKOLİK MİSİNİZ ?

Sizce, işkolik misiniz? İşe ne kadar zaman ayırıyorsunuz? Eve döndüğünüzde de iş ile ilgileniyor musunuz? Çalışmadığınız zaman suçluluk duyuyor musunuz? Fazla çalışmanızın arkasında hep mantıklı bir sebep buluyor musunuz? Aile ve yakınlarınıza, hobilerinize yeterince zaman ayırabiliyor musunuz? Sosyal sorumluluk faaliyetlerinde bulunabiliyor musunuz?

Tüm bunlarsizde varsa, o zaman işkolik olma yolunda ilerliyor olabilirsiniz.


İşkoliklik ile işe adanmışlık zaman zaman karıştırılabilir. Ancak işkoliklik aslında olumsuz bir davranış şeklidir ve sizde bazı fiziksel sorunlar yaratabilir: Dalgınlık, unutkanlık, İsteksizlik, Çöküntü, huzursuzluk, Konsantrasyon güçlükleri, Performans düşüklüğü,Sinirlilik, Uyku bozuklukları gibi... Bazı bedensel sorunlar da yaratabilir: Hipertansiyon, kalp hastalıkları, Omuz, boyun, sırt ve bel ağrıları, Sindirim sistemi Bağışıklık sistemi işlev bozuklukları, sık hastalanma, Stres temelli sağlık sorunları gibi...


İş yaşam dengenizi korumak için sosyal faaliyetlerinizi, aileniz ve çocuklarınıza ayırdığınız zamanı, kendinize ayırdığınız zamanı, spor, kültürel faaliyetler ve hobileriniz için ayırdığınız zamanınızı yok etmeyin.


Sağlıklı beyinler sağlıklı vücutlarda olur ve verimli olmak için işkolik olmanıza gerek yoktur...

2 Ocak 2012 Pazartesi

TEK SUÇLU EV PERSONELİ Mİ? HAKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK, FİZİKSEL VE DUYGUSAL ŞİDDETİ HAKLI KILAR MI?

EV PERSONELİNE NASIL DAVRANILMALI? konusunda daha önceki yazılarımda birçok öneride bulundum. Ancak neden öneride bulunduğumu belki de örneklerle renklendirmek daha yerinde olacaktır.
Günümüzde, ev personelinin motivasyonundan, iyi yönetilmesinden bahsediyorken, çalışanlar ve aileler ile yaptığımız iş görüşmelerinde çıkan örnekler bizleri de oldukça şaşırtıyor. Ailelerin, yani işverenlerin beklentilerinin çalışan personel tarafından karşılanamamasına dair birçok örnek mevcut. Bu örneklerden de bahsedeceğim. Peki personelin mutsuzlukları ve beklentileri…
Biraz sonra okuyacağınız örneği incelerken kim bu şekilde davranabilir ki diye düşünmeyin, bu aileler içimizden hatta parmakla gösterilecek bir düzeyde eğtim öğretime sahip kişiler. Malesef bazı zamanlar iyi bir meslek sahibi olmak demek, kişinin davranış bozuklukları olmadığının kanıtı olamıyor.
Örnek bir aile, evinde çocuklarına bakan, evini temizleyen yatılı personelinden ısrarla ayrılmak istemiyor ancak personelin performansından da pek mutlu olmadığını dile getiriyor. Bu örnekten yola çıktık. Çünkü her nedense personel pek mutsuzdu. Konu araştırıldığında, sorular sorularak incelendiğinde günlük yaşam içinde ortaya çıkan resim hiç de uygun bir çalışma ortamı olmadığını gösterdi.
Genel olarak personelin iş becerisi yetersiz olabilir, işini iyi yapmayabilir, yapamayabilir, ancak bu durumlarda işveren personeli işten çıkarma hakkını kullanabilir. Bu personelin, hele ki yatılı personelin, farklı bir hayatın içinde olduğu, uyum sağlamaya çalıştığı ve yaşamını sürdürebilmek için bu kazanca ihtiyacı olduğu unutulmamalı.
Örnek ailemizdeki çalışan personel herşeyi yaptığını ancak anneyi bir türlü memnun edemediğini söylüyordu. ‘Bulaşık yıkarken, çocuğu uyutmamı istiyor. Çocukla ilgilenirken, yemek pişirmemi istiyor. Sürekli beni oradan oraya çağırıyor. Bir türlü yetişemiyorum. Ben evi mi temizlemeliyim, dağılan dolapları mı düzenlemeliyim, yemek mi yapmalıyım, ütü mü yapmalıyım, 2 çocuğa mı bakmalıyım ne yapmalıyım bir türlü anlayamadım’ diyordu.
Biraz daha günlük olayları incelediğimizde, maalesef çalışan yatılı personelin ilk sorun olarak anlatmadığı bir konu dikkatimizi çekiyor. Anne(işveren), çalışanın yetişemediği durumlarda bağırmaya başlıyor ve bağırırken ‘G…zekalı’ gibi kelimeler kullanıyor. Bir başka örnekte, küçük çocuğun üzerinin değiştirilmesi sırasında, çalışan kişi, annenin düşündüğü kıyafeti giydirmediği için anne bağırmaya başlıyor ve bu arada personeli cimcikleyerek sinirini ifade ediyor. Enteresan olan da personel ‘anneyi memnun edemiyorum, beni oradan oraya çekiyor’ diyerek kendini ifade etmeye çalıştığında aslında sözlü ve fiziksel hakarete uğradığını, kısmen şiddet gördüğünü anlatmayı akıl bile edemiyor.
Şimdi siz kendinizi bu personelin yerine koyun, evet yüksek bir öğretim seviyesi yok ancak bu duyguları da olmadığı anlamına gelmiyor. Genel olarak, çalışan personellerin ne kadar yetersiz olduğu ve sorunları anlatılırken, ailelerden kimse bahsetmiyor. Ailelerin davranış şekilleri sadece çalışan personeller arasında konuşuluyor ve genellikle de sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Çevremizdeki aileler bile 20 kere bakıcı değitirdim, şeklinde örnek verirken, bakıcıların ne kadar yetersiz olduğundan bahsediyor. Peki ya işverenler ….
Unutmayın: personel yetersiz olabilir, onu eğitmek yine eğitimli olduğunu düşünen kişilerin görevi diye düşünüyorum. Aksi halde kimsenin el atmadığı, sadece şikayet ettiği bir ortamda iyiye gitmek, iyiyi bulmak büyük bir hayal olacaktır.